Alimlerden biri, talebesi ile gezerken


Bir bilge, genç talebesiyle birlikte kırsalda yürüyüş yapıyordu. Serin bir sabah, rüzgâr hafifçe esiyor, kuşlar ötüyor, doğa adeta insan ruhunu huzurla dolduruyordu. İkili sohbet ederken, yol kenarındaki geniş bir tarla dikkatlerini çekti. Tarlada bir işçi çalışıyordu; ileride toprağı çapalayarak ter içinde emek veriyordu. Tarla kenarındaki bir ağacın dibinde ise eski, yıpranmış bir çift ayakkabı duruyordu. Ayakkabılar, sahibinin zor bir hayat sürdüğünü açıkça belli ediyordu.
Talebe ayakkabılara baktı, sonra bilgenin kulağına eğilip heyecanla, “Hocam, ne dersiniz? Bu ayakkabıları saklayalım mı? Sahibi geldiğinde ayakkabılarını bulamayınca nasıl tepki verdiğini izler, biraz eğleniriz,” dedi.
Bilge bu teklife hafifçe gülümsedi, ama gözlerindeki ciddiyet hiç eksilmedi. “Evlat,” dedi, “bizim sevincimizi başkasının üzüntüsü üzerine kurmamız doğru olmaz. Daha güzel bir şey yapabiliriz. Sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu yüzden küçük bir iyilik yapabilirsin. Gel, bu ayakkabıların içine biraz para koyalım. Adam gelip bulduğunda sevincine tanık oluruz. Böylesi hem sana hem de bana daha çok şey öğretir.”
Talebe bu öneriyi heyecanla kabul etti. Yanındaki kesesinden bir miktar para çıkardı ve her iki ayakkabının içine birkaç gümüş para koydu. Paraları dikkatlice yerleştirdikten sonra, bilgesiyle birlikte yakınlardaki bir ağacın arkasına gizlendiler.
Bir süre sonra, işçi tarladaki işini bitirdi. Yorulmuş, ter içinde kalmış, ama belli ki günün emeğini tamamlamış bir insanın huzuruyla ayakkabılarının yanına geldi. Etrafına bir göz gezdirdi ve yavaşça yere oturdu. Ayakkabılarının birini eline aldı, içine doğru bakarken birden durakladı. Şaşkınlıkla ayakkabının içinden çıkan parayı eline aldı. Yüzüne önce bir tereddüt, ardından büyük bir hayret ve sevinç yayıldı. Hızla diğer ayakkabıyı eline aldı ve oradaki parayı da buldu.
İşçi bir an olduğu yerde hareketsiz kaldı. Gözleri dolmuştu. Sonra dizlerinin üzerine çöktü ve ellerini gökyüzüne kaldırarak dua etmeye başladı. “Allah’ım,” dedi, “kim yaptıysa bu iyiliği, ona sonsuz bereket ve sağlık ver. Çocuklarım açtı, evde hiçbir şeyimiz yoktu. Sen dualarımı işittin. Beni bugün de mahcup etmedin.”
Bu sahneyi izleyen talebenin gözleri dolmuştu. Bilge ona dönüp sessizce gülümsedi. “Evlat,” dedi, “bugün önemli bir ders öğrendin. Gerçek mutluluk, başkalarının yüzündeki tebessümü görmekte gizlidir. Sevincimizi, insanların sevinci üzerine kurduğumuzda kalbimiz huzurla dolar. Ve unutma, iyilik, bazen bir çift ayakkabıyla bile yapılabilir.”
O an talebe, hocasının sözlerinin derinliğini tam anlamıyla kavradı. Belki de bu sade ama anlamlı olay, genç adamın hayatı boyunca hatırlayacağı bir hikâye olmuştu. Dünyayı değiştiremese bile, iyiliğin her zaman, her yerde mümkün olduğunu öğrenmişti.
O sabah, bir çift yıpranmış ayakkabı sadece sahibine değil, bir talebenin kalbine de dokunmuştu. Üst3ki R3simd3n D1ğ3r S4yfay4 G3çiş Y4par4k Hb4er1n D3vamın1 0kuy4bil1rsin1z.





Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.