Kaderin Beklenmedik Misafiri
Hayatımın dönüm noktası olmuştu o olay. Bana bu işi zorla yaptıran adamın peşine düşmek istedim defalarca. Onu bulup iki kelime etmek, belki de tüm hıncımı çıkarmak… Ama imkânsız olduğunu biliyordum. Zaten o adamın adını bile duymak istemiyordum artık. Yine de içimdeki huzursuzluk, geçmişin gölgeleri peşimi bırakmıyordu.
Herkes benim ne yaptığımı biliyordu. Dışarı çıkmak bile bir mücadeleye dönüşmüştü. Mahallenin sokakları, insan yüzleri, hatta havanın kokusu bile beni dışlıyor gibiydi. Herkesin bakışları üzerimdeydi sanki. Kimse doğrudan bir şey söylemiyordu ama o sessiz yargılamaları her zaman hissediyordum. Bu yüzden, günlerim evin içinde geçiyordu. Perdeleri kapalı, sessiz, sıkıcı bir hayat…
Bazı günler cesaretimi toplayıp dışarı çıkmayı denesem bile kapıya kadar gelip duruyordum. Kalbim hızla çarpıyor, ellerim terliyordu. “Ya yine o bakışlarla karşılaşırsam?” diye düşünmek bile beni geri çeviriyordu. Kendimi bu dört duvarın içinde hapsederek, kendi dünyamı yaratmıştım.
Sessiz Günler
Bir gün, yine sıradan bir gündü. Televizyon açık, fakat ne izlediğimin farkında bile değildim. Zihnim geçmişin izlerinde dolaşıyordu. Dışarıda kuş sesleri, çocukların bağrışları duyuluyordu ama ben içeride, kendi iç sesimle boğuluyordum.
Derken, bir tıkırtı duydum. Kapı… Önce yanlış duyduğumu sandım. Kimse beni ziyaret etmezdi ki! Ama tıkırtılar devam etti, ardından nazik bir kapı zili… Yerimden kalkarken içimde garip bir his vardı. Kim olabilirdi ki? Kapıyı araladım ve gözlerime inanamadım.
Kader Ayağıma Geldi
Karşımda o adam duruyordu. Bana bu işi zorla yaptıran, hayatımı altüst eden kişi. Onun burada ne işi vardı? Birkaç saniye gözlerime bakmaya cesaret edemedi, başını eğdi. Sonra kısık bir sesle konuştu:
“Seninle konuşmam lazım.”
Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Kapının eşiğinde dikiliyordum, sözlerim kilitlenmiş gibiydi. Gözlerine baktığımda, beklediğimden farklı bir şey gördüm: pişmanlık. İçeri davet etmek istemiyordum, ama merakım ağır bastı. Sessizce geri çekildim, o da içeri girdi.
Pişmanlık ve İtiraflar
Konuşmaya başladı. Önce kem küm etti, ne diyeceğini bilemedi. Sonunda, derin bir nefes alarak sözlerini toparladı:
“Senin hayatını mahvettiğimi biliyorum. Bunun yükünü yıllardır taşıyorum. Sana bunu yaptırdığım gün… Ne kadar hata yaptığımı sonradan anladım.”
Beni suçlayan, dışlayan insanların arasında bu sözleri duymak bir an için rahatlatıcıydı ama hemen ardından öfkem geri geldi.
“Senin yüzünden hayatım altüst oldu,” dedim sert bir sesle. “Beni herkesin gözünde bir yabancıya, bir suçluya çevirdin. Şimdi buraya gelip bir özürle bunu değiştirebileceğini mi sanıyorsun?”
Başını eğdi, sesinde bir titreme vardı:
“Biliyorum hiçbir şey bunu telafi etmez. Ama sana yardım etmek istiyorum. Bu yükü artık birlikte taşımak istiyorum.”
Karar Anı
Sözleri samimi miydi? Yoksa sadece kendi vicdanını rahatlatmaya mı çalışıyordu? Bilmiyordum. İçimde bir savaş vardı: Onu affetmek, geçmişi geride bırakmak mı yoksa öfkemi diri tutup, bir daha asla görmek istememek mi?
Uzun bir sessizlik oldu. İçimdeki ağırlığı hafifletmek istiyordum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Bir şeyler söylemek istedim ama sözler boğazımda düğümlendi. Sonunda, derin bir nefes aldım ve ona baktım:
“Eğer gerçekten yardım etmek istiyorsan, bunu sözlerinle değil, yaptıklarınla kanıtla. Şimdi çık ve bir daha benim hayatıma karışma.”
Kapanış
O gün, belki hayatımdaki en büyük adımı attım. Geçmişi tamamen geride bırakamasam da, onun üzerimdeki etkisini en aza indirgemeyi başardım. Bu olay, bana şu dersi verdi: Bazı yaralar zamanla iyileşmez, ama onlarla yaşamayı öğrenebilirsiniz. Kader sizi ne kadar zorlar, ne kadar sınarsa sınasın, asıl önemli olan, sizin bu sınavlardan nasıl çıktığınızdır.
Ve işte, o gün bir kez daha kendime bir söz verdim: Hayatımı başkalarının hatalarının gölgesinde geçirmeyeceğim.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.